Bazı Aylar Neden 31 Gün Çeker Ayların Günleri Neden Farklıdır

Romalılar milattan önce 753 yılında 10 aylık takvim uygulamasına başlamıştır. İlk Roma takviminde aylar, gündüz ve gecenin eşit olduğu, binlerce yıldır hayatın başlangıç zamanı olarak kabul edilen Mart ayından başlamak üzere, Martius (Mart), Aprilis (Nisan), Maius (Mayıs), Junius (Haziran), Quin-tilis (Temmuz), Sextilis (Ağustos), September (Eylül), October (Ekim), November (Kasım) ve December (Aralık) olarak sıralanıyordu.

Ay adları Romaca Quintilis’den, December’a kadar olanlar, 5, 6, 7, 8, 9 ve 10 rakamlarının telaffuz ediliş şekliydi yani, Mart başlangıçlı takvime göre bu aylar yılın 5, 6, 7, 8, 9, ve 10. aylarıydılar. Martius (Mart), Roma tanrısı Mars’a adanmıştı. Bu 10 aylık takvim geride hesaba katılmamış daha 60 gün bırakıyordu. Dünya’nın güneş etrafındaki dönüşü, 365 gün 6 saatlik bir süreye denk gelirken, Romalılar 304 günlük bir takvim kullanıyordu.

Yedek olarak bırakılan bu 60 gün sorun çıkarınca, Janarius (Ocak) ve Februarius (Şubat) adları ile iki ay daha eklenerek takvim tamamlandı. Yani yılın ilk ayı Martius (Mart), son ayı ise Februarius (Şubat) oldu.

Asırlar sonra milattan 45 yıl önce Roma İmparatoru Julius Caesar (Jül Sezar), siyasi sebeplerden takvimde bazı değişiklikler yaptı. On bir ayı 30 ve 31 gün olarak iki şekilde düzenledi, yılın son ayı olan Şubat’a 29 gün verdi, her dört senede bir Şubat’a bir gün eklenmesini kabul etti ama sonra sebepsiz yere Janairus’u (Ocak) yılın ilk ayı olarak ilan etti. Her dört yılda yılın son ayı olan Şubat’a eklenecek bir gün, yeni düzenlemeyle 2. ay konumuna gelmesine rağmen Şubat’a eklenilmesine devam edildi.

Julius Caesar’in beklenmeyen ölümünden sonra, Romalılar çok sevdikleri imparatorlarının anısına Quintilis (Temmuz) ayının ismini July olarak değiştirdi.

Ondan sonra tahta çıkan imparator Augustus, Sex-tilis (Ağustos) ayının adını kendi ismi ile değiştirdi ama Sezar’ın ayı Temmuz 31 gün, Augustus’un ayı Ağustos ise 30 gün çekiyordu. İmparator Augustus zaten 29 gün olan Şubat’tan bir gün daha alarak Ağustos’a ekledi.

Jülyen takvimi, Orta Çağ’a kadar yaygın olarak kullanılmıştır. Daha sonra Gregoryen takvimi olarak bilinen bir takvim reformu gerçekleştirildi.

Roma’nın imparatorlarının keyfine göre ve adlarına göre hazırlanan 12 aylık takvim ve gün sayıları günümüze kadar gelmiş ve kullanılmakta. Özellikle ortaçağda takvimler üzerinde çok fazla oynanmıştır.

Türklerde Orta Asya’da ise 12 hayvanlı Türk takvimi kullanılıyordu. 12 hayvanlı Türk takvimi yüzyıllardan beri pek çok Orta Asya toplumunda ve Çin’de kullanılmaktadır.
Her yılın başı Nevruz (Mart) ayının 22’sidir. Bu tarihte, bir yılın sona erdiği ve yeni bir yılın başladığı kabul edilir.

Türk takvimi ay isimleri sırayla birinçay, ikinçay, üçünçay … onikçay isimlerindedir.

Türk takviminde bazı aylar 29 gün, bazı aylarda 30 gün çeker.
Türk takviminde bir yıl bazen 354, 355 ve bazen de 384 gün sürebilmektedir.

Gün, dünyanın kendi ekseni etrafında bir dönüşü tamamladığında geçen süredir. Aslında tam da öyle değildir. Çünkü dünya kendi ekseni etrafında dönüşü sırasında yörüngesi üzerinde güneşin etrafında da döndüğünden, güneşten bakıldığında bir tam devri için geçen süre farklı gözlemlenir.

Bütün dünyanın kabul ettiği zaman sistemi şöyle;
1 yıl 12 aydır
1 yıl 52 haftadır
1 ay 28-31 gündür
1 ay 4-5 haftadır
1 hafta 7 gündür
1 gün 24 saattir
1 saat 60 dakikadır
1 dakika 60 saniyedir
1 saniye 100 mili saniyedir

Önce gün 24’e, sonra 60’a, sonra bir daha 60’a bölünüyor. Saniyeden sonraki bölünmeler ise ondalık sistemle gidiyor. Çocukların zaman hesaplarında zorlanmalarının sebebi. Bir günde niçin 24 saat olduğunu kimse bilmiyor. Bu rakamın güneş saatini ilk kullanan Mısırlılardan kaynaklandığı sanılıyor. Yere dikilen yüksek bir taşın gölgesi sabah batıya, akşam doğuya düşüyordu ve Mısırlılar bu arayı altıya bölmüşlerdi. Dolayısı ile bir gün 24 bölüm oluyordu.

Mısırlılar ayrıca 30 günlük ay ve 360 günlük yıl takvimini uyguluyorlardı. Mısır, kuzey yarım kürede ama ekvatora yakın bir ülke olduğundan, güneş doğduğunda, gölge hemen tam batıda oluşuyor, güneş yükseldikçe gölge kuzeye, yani sağa doğru hareket ederek, güneş batışında doğu yönüne ulaşıyordu. Yani gölge bugünkü tüm saatlerin akrep ve yelkovanında olduğu gibi soldan sağa doğru dönüyordu.

Avustralya gibi ekvatorun güneyindeki ülkelerde, güneş doğarken taşın gölgesi güneye düşer ve güneş yükseldikçe sola doğru dönüş yapar. Saat ilk önce orada keşfedilseydi, bugün akrep ve yelkovan ters yönde dönüyor olabilirdi.


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir